20 Aralık 2009 Pazar
Haftanın konuğu: FLUXUS by chaalab
Haftanın Konuğu: FLUXUS ve Kristal Küre Özel Çekimi.
Bu hafta Kristal Küre için Fluxus ile bir sohbet gerçekleştirdik. Fluxus nedir derseniz, bir fotoğrafçı, post prodüktör ve pazarlama iletişimi uzmanın bir araya geldiği, alanlarında fark yaratmayı hedefleyen bir oluşum. Onları farklılaştıran en büyük özellik splash (patlamalı, kırmalı sıvı fotoğrafları) konusunda çok iyi olmaları. Kristal Küre için yaptıları çekimlerde de özel bir konsept yaratarak parlak balon köpükleri ile çalıştılar. Kendilerini, nasıl bu noktaya geldiklerini ve moda fotoğrafçılığına bakışlarını anlayabilmek için bir kaç soru sordum. İşte Fluxus beyin takımı fotoğrafçı Samet Yamak, post prodüktör Cihan Yazıcı ve pazarlama iletişimcisi Volkan Budak, Bakın neler anlattılar...
Öncelikle biraz sizi tanıyabilir miyiz? (SY, CY, VB) Fluxus kurulmadan önce neler yapıyordunuz?
SY: Fluxus kurulmadan önce Cihan ve ben reklam fotografçılığı ve post prodüksiyon alanında kendimizi yetiştirmek adına sayısı 1500’ü aşkın çekimde (otomotiv, splash, conceptual, portre, location, moda, food, architecture, interior, still life, people, beauty, tekstil, sanayii vb.) birbirini izleyen seneler içersinde kamera asistanliği, reklam fotoğrafçılığı, post prodüktörlük ve görsel yönetmenlik yaptık. Bütün bu emek ve bilgi birikiminin sonunda artık kendi ismimizi duyurmanın zamanı geldiğini düşünürken Volkan ile yollarımız kesişti.
CY: Volkan’la yollarımız kesişmeden önce biz zaten Samet ile yaklaşık 3 yıldır ekip olarak full time çalışıyorduk ve kendi adımıza bu piyasada bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Üniversite’den mezun olduktan sonra uluslararası bir kaç ajansta reklam yazarlığı stajı yaptım; klişe gibi gelecek ama fotoğrafa olan tutkum giderek arttı ve kendimi birden bire reklam fotoğrafları çeken profesyonel bir stüdyo içinde buldum. Bu stüdyoda da Samet ile tanıştım ve onun da daha az önce bahsettiği gibi bir çok işte ekip olarak birlikte çalıştık. Daha sonrasında ise kendi adımıza bir şeyler yapmak için yola çıktık ve bu yol sürecimizde bizi iletişim, pazarlama ve yaratıcılık anlamında tamamladığını düşündüğümüz eski arkadaşım olan Volkan da bize katıldı.
VB: Cihan’ın da söylediği gibi biz eskiden beri tanışıyorduk; fakat ben onlardan farklı olarak fotoğraf işini hiç bir zaman profesyonel olarak düşünmemiştim. Marmara Üniversitesi’nde pazarlama iletişimi üzerine yüksek lisans yaptım. Yüksek lisansım süresince bir pazarlama iletişim ajansında önce stajyer sonra stratejik planlama ve müşteri temsilcisi olarak çalıştım. Daha sonra 1 yıl kadar kurumsal bir firmanın reklam ve halkla ilişkiler uzmanlığında ve en son sektörde iyi bir yere sahip iletişim ajansında müşteri direktörü oldum ve global ve yerel bir çok firmaya danışmanlık hizmeti verdim. Cihan ve Samet’in ayrılma isteklerini duyunca ve bugüne kadar yaptıkları işleri de görünce “ben de varım” diyerek bu oluşuma marketing bakış açımla dahil oldum ve Fluxus’u hayata geçirdik.
Yaptığınız çalışmalar çok özel ve Türkiye’de alanında sayılı isimlerden olduğunuzu biliyoruz. Bunun için ayrıca özel bir eğitim aldınız mı?
SY: Yaptığımız çalışmalar konusunda belirttiğimiz gibi büyük bir bilgi ve emek birikimine sahibiz sadece tek bir fotoğrafçıyla çalısmadığımız için farklı dallarda ismini duyurmuş yerli ve özellikle yabancı fotoğrafçıların hepsinden bir şeyler alarak kendimizi geliştirdiğimiz için şu an Türkiye’de tek olmasak da piyasada var olanlar arasında farklı olduğumuzu gösteren çalışmalara imza atmaktayız ve atacağız da.
CY: Bu iş için özel bir eğitim almadık. Ancak yoğun ve uzun bir asistanlık dönemi aslında bizim için önemli bir eğitimdi. Bu dönemde zaman zaman Türkiye’ye reklam fotoğrafı çekmek için gelen yabancı fotoğrafçılarla da çalışma imkanı bulduk. Bu da herkesin bulamayacağı bir fırsat, bizim için de iyi bir deneyim oldu. Splash zor bir konu Türkiye’de bunu yapan sayılı fotoğrafçı var ve zor bir teknik. Biraz iddialı gelecek ama bu işi Türkiye’de en iyi başaran olduğumuzu düşünüyoruz. Otomobil çekimi de öyle... Avrupadaki otomobil fotoğrafçılarını yakından takip ediyoruz çünkü bu alandaki trendler günümüzde Avrupa tarafından belirleniyor ancak tabiki bu onları taklit ederek birşeyler üretiyoruz anlamına gelmiyor. Sadece ışığın kullanımı, renk tonları gibi konularda bizim için örnek oluşturuyorlar.
SY: Biz fotoğraf teknikleri ve ışığın etkin kullanımı ile bilgisayar başında üretilmiş modellerden farklı olarak fotoğraf çekerek aynı sonuca ulaşıyoruz.
Çalışmalarınızı anlatırken “tasarlanmış fikirler” diye bir tanım kullanıyorsunuz bunu biraz açar mısınız?
SY: Çalışmalarımızın hepsini bir fikre dayandırarak yapmak istiyoruz. Fotoğraf’a baktığınız zaman gerçekleşmesine imkan vermediğiniz şeylerin fotoğraf karesi olarak karşınıza çıkıyor olması hem bizimle beraber bu piyasa da çalışan insanlarla aramızdaki farkı göstermek hem de çalışmalarımızın nerelere gidebileceğini, olmaz denilen şeylerin fotoğrafla nasıl olur hale geldigini göstermek adına kişisel çalışmalarımızın hepsine bir fikir yüklemeyi tercih ediyoruz.
CY: Daha önce yapılmamış şeyleri yapma konusunda oldukça heyecanlıyız bu yönümüz özellikle konsept fotoğraflarımızda ortaya çıkıyor yani bir köpeğin futbol oynaması makarnaların kaynayan bir tencereye koşması gibi. Bu tarz fotoğraflar çekmeden önce aklımıza gelen fikirler arasından bir eleme yaparak yola çıkıp bulduğumuz fikir üzerinde karşılıklı olarak birşeyler katarak ortaya fotoğraflar çıkartıyoruz.
Fotoğraf sanatçısı ve post prodüktörlerin beraber çalışmasına alışığız. Ama pazarlama iletişimi uzmanı işin neresinde devreye giriyor? Ekibe neler katıyor?
CY: Biz bu işi tamamen profesyonel bir şekilde yapmak için yola çıktık. Dolayısıyla kendi alanında profesyonel kişilerin bir araya gelişiyle ortaya çıkmış bir oluşumuz. Hem fotoğraf çekmek hem post-prodüksiyon çalışmalarını yapmak hem de müşteri ilişkilerini ve pazarlama iletişimini sağlıklı bir şekilde yürütmek tek bir elden yapılacak bir iş değil, çünkü hiç bir şekilde hataya yer olmayan bir iş yapıyoruz.
VB: Markaların pazarlama stratejileri doğrultusunda onlar için sıfırdan özel projeler yaratmak, planlamak, yürütmek ve fotoğraflara dönüştürmek Fluxus’u diğerlerinden ayıran ve farklı kılan yapısal bir avantajımızdır. Piyasanın alışık olmadığı ve benim devreye girdiğim asıl nokta budur.
Fotoğrafı çekmek ve post prodüksiyonu yapmak dışında en başından en sonuna kadar sürekli devredeyim ben de. Fotoğraf ciddi anlamda marka ve iletişim yönetimi gerektiren bir iş. Önce markamız Fluxus’un konumlandırılması ve pazarlanması var; bunun dışında keyif için çekilen fotoğraflarımız dışındakiler de zaten belirli markalar için çekiliyor. Yani işin özünde sürekli bir
marka ve markalar yönetimi söz konusu. En önemlisi de her karenin bir iletişim tarafı var; yani aslında birileri ile iletişim kurmak amacıyla ve birilerine belli bir mesaj vermek amacıyla fotoğraf çekiliyor. Verilmek istenen mesajın kareye doğru aktarılması ve kare üzerinden hedef kitleye ulaşabilmesi için pazarlama iletişimi alanında bir uzmanlığın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Cihan ve Samet fotoğrafçı gözüyle bakarken ve sanatlarını icra ederken ben de pazarlamacı gözüyle bakıyorum ve birbirimizi bu şekilde tamamlıyoruz. Bu sadece fotoğraf karesi bazlı bir yaklaşım da değil; farklı projeler yaratılması ve bu projelerin doğru markalar ile hayata geçirilmesi için ben uğraşıyorum, Cihan ve Samet de fotoğraf teknikleri ile karelerini konuşturuyorlar.
Fluxus’a en büyük katkım yarın öbür gün birileri bir fotoğrafımıza baktığında “Fluxus karesidir bu” dedirtebildiğimiz gün, yani fotoğraflarımız da bir marka olduklarında bu oluşum kendini kanıtlamış olacaktır.
Gelelim Modaya! Moda fotoğrafçılığı yapmıyorsunuz sanırım. Çalışmlarınızı bu yöne de kaydırmayı düşünüyor musunuz?
SY: Tabi ki ilerleyen zaman da moda ile ilgili de insanlar üzerinde çalışmalarımıza baktıkları zaman derin bir etki bırakacak çalışmalarımız olsun istiyoruz. Şu an internet sitemizde ya da portfolyomuz da moda fotoğraflarının olmaması bu anlamda çalışmalarımız olmadığı anlamına gelmiyor, sadece fikirlerimizi henüz hayata geçirme fırsatı bulamadık.
CY: Moda fotoğrafı oldukça enteresan bir alan. Sizin dışınızda fotoğrafa etki eden birçok faktör var. Örneğin kostüm, makyaj, saç ve özellikle model. Bunların hepsi ne kadar başarılı olursa ortaya çıkan sonuç da o denli başarılı oluyor bence. Bütün bu iyi olması gereken koşullar sağlandıktan sonra fotoğrafçıya deklanşöre basmak kalıyor. Biz fotoğraf anlamında bunun bir fazlasını yapmak peşindeyiz.
Sizce Türkiye’de ve yurtdışında bu işi kimler iyi yapıyor?
CY: Özellikle yurt dışındaki fotografçıları teknik ve vizyon olarak kendimize daha yakın hissediyoruz. Staudinger-franke, Douglas Fisher ve Ivo von Renner yakından takip ettigimiz isimler arasında. Moda fotoğrafçısı olarak Rony Sharm ve Richard Warren bizi bu alanda şaşırtan isimler.
Son zamanlarda moda adına sizi heyecanlandıran bir çekim gördünüz mü?
CY: Açıkçası son zamanlarda bizi heyecanlandıran herhangi bir çekim yok. Ama Oliviero Toscani her zaman yaptıgı işlerle ilgimizi çekiyor diyebiliriz. 1980’li yıllardan itibaren geriye dönüp baktığımızda hatırladığımız çoğu fotoğraf karesi onun, fotoğraf konusunda ikonlaşmış bir isim...
Şu an sizin hayallerinizi süsleyen çalışmayı bizimle paylaşır mısınız?
SY: Hayalimizdek projeleri zaten oluştukça hayata geçiriyoruz, bizim için koşan makarnalar da bir hayaldi, futbol oynayan köpekler de. Şu an kafamızda şekillenmiş yeni bir proje yok ama oluştuğu zaman zaman kaybetmeden üzerinde çalışmaya başlarız.
VB: Kristal Küre’nin yarattığı kıvılcım ile modayı splash ile birleştirmek ilginç olabilir tabii.
Kristal Küre’ye ayırdığınız zaman için teşekkür ederiz, tüm bu birikimlerinizi ve tutkunuzu birleştirerek moda alanında da yaratacağınız farklı işleri merakla bekliyoruz.
Fluxus hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak için www.fluxusphotography.com
Etiketler:
chaalab,
cihan yazıcı,
fluxus,
kristal küre,
samet yamak,
volkan budak
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder