26 Aralık 2009 Cumartesi

Peki 2000'lerin en kötü trendleri? - 2

Şimdi de sırada erkek modası var! 1) Skinny pantolonlar: Moda dünyasında son birkaç yılın vazgeçilmezi skinny pantolonlar erkekler için de yapıldı. Peki ama neden? Bu korkunç görüntüyü meşru kılacak bir bahaneniz var mı? Hiç sanmam... 2) Crocs: Yine kadınların giydiği Ugg ve yağmur botlarına demediğimizi bırakmadık, peki ya Crocs giyen erkeklere ne demeli? Bütün ciddiyetlerini ve çekiciliklerini yok eden bu terliksiler ile yaz boyu gezdiler aramızda. 3) Derin V-Yaka Tshirt: Daha ziyade güzel dekolteli kadınlarda hoş duran derin V-yakalar malesef son yıllarda erkeklerin de gözdesiydi. Erkeklere sorarsak çok masum bi hata yaptıklarını söyleyebilirler ama bu da en az diğerleri kadar iticiydi. 4) Metalik renkler: Metalik ayakkabılar, kemerler, çantalar, kıyafetler... Ama bunun için erkekleri değil modacıları suçlayacağım. O ekstra parlak kıyafetleri podyuma salmadan önce şöyle uzun uzun bir durup baktılar mı acaba? Hiç sanmıyorum!

Smokey Eyes vs Cherry Lips

Yılbaşında ne giymeli diye düşündük ama nasıl makyaj yapmalı diye düşündük mü? Yılbaşı gecesi bulunduğunuz mekanın pek de önemi yok, ev partilerinde bile hanımlar şıklık yarışından geri kalmıyor. Bu yüzden ister dışarıda bir mekanda olun ister bir ev partisinde, güzel bir makyaj şart Bu sene çok duyduk ve gördük bu trendi: Smokey eyes... Siyah kalemle çerçevelenen gözlerin etrafına lacivert, gri ve siyah tonlarında far kullanılarak elde edilen bu görüntü oldukça şık ve iddalı. Yılbaşı gecesi içinse ideal! Yalnız bu kadar iddalı gözlerin altına ruj sürmemek ya da en doğal rengi kullanmak daha iyi olur diye düşündük. Ama ben illa ki koyu renk rujlarımı sürücem diyorsanız "bu kız podyumdan indi de geldi herhalde" bakışlarına hazır olun :) Ben göz makyajını abartmayı sevmiyorum diyenler için de çok güzel bir seçenek mevcut! Kırmızının en güzel tonlarında rujları görür de içimiz gider ya hani. Alırız ama hergün süremeyiz. Doğru ya, ne kadar sevsek de gündüz makyajına ağır kaçar. Ama yılbaşı gecesi için harika bir tercih olabilir! Tabi 1 ton koyu dudak kalemi ve yapışmayan bir parlatıcıyla beraber :)

25 Aralık 2009 Cuma

Hediye Zamanı: Brands For Less

Kızlarrrr hediye zamanı geldi :) Brands For Less markasının Sabah gazetesinde yayınlanan ilk röportajı hangi köşe yazarı tarafından gerçekleştirilmistir? Doğru cevabı yorumlara ilk yazan kapıyor. Bol Şans!

Kristal Saplı Miu Miu

Miu Miu'nun çantalarını, derilerinin çok ağır olması hariç oldum olası çok beğenmişimdir. Bu yaza da kristal saplı Miu Miu'lar damgasını vuracak. Beğendim!

24 Aralık 2009 Perşembe

Phi kapanıyor

Genelde burdan güzel haberler veriyoruz ama bu sefer modaseverler üzülecek gibi. Susan Dell'in tasarladığı Phi koleksiyonunun son parçaları mağazalarda ve Phi butiğinde yerlerini almış. Yani moda dünyasında oldukça beğeni toplayan ilkbahar-yaz 2010 koleksiyonu daha piyasaya sürülmeden Phi kepenk kapatacakmış. Yönetim kurulunun yaptığı açıklamada global ekonomik krizin etkileri sebep gösterilmiş.

Egg&Burger

İndirimler başladı, yılbaşı geliyor. Zaman alışveriş zamanı :) Yolunuz Nişantaşı'na düştüğünde Egg&Burger'a uğramadan alışveriş turunuza başlamayın. Hayatınızda yediğiniz en güzel hamburgeri yeme şansını kaçırabilirsiniz. Kristal Küre'nin son keşfi Egg&Burger'ı kendi ağzından dinleyelim: Amerikan "Casual Dining" tarzında hazırlanan zengin mönüsüyle her yaşa, özellikle boğazına düşkünlere hitap eden yemekleriyle, Nişantaşı'nın yeni ve tek "diner"i olarak çekirdek ailemizle sizlere hizmet vermekten mutluluk duyacağız. Sadece gözünüz değil mideniz de, cheflerimizin hazırladığı birbirinden özel yumurta, sandwich, burger, hotdog, salata ve makarna çeşitleriyle doyacak! Yemeklerinizin gözünüzün önünde pişmesini sıcak kahve ve sohbet esliğinde beklerken, güne ve hayata dair tum yorgunluğunuz kapının esiğinde kalacak.. Daha özellerini ve hatta size özelini yaşamak icin hepinizi Egg&Burger'a bekliyoruz..Tel(0212 296 96 33/43)

23 Aralık 2009 Çarşamba

2009'un en çok arananları

Youtube 2009 yılı içinde en çok aranan isimleri açıklamış. Biz listenin modaya yön veren isimleriyle ilgilendik. Listeye göre ölümsüz moda ikonu Michael Jackson 2 ay boyunca zirvede kalmış. Bu sene ölümüyle hayranlarını yasa boğan MJ bando ceketlerinin, şapkaların ve taşlı eldivenlerin tekrar gündeme gelmesine neden olmuştu. Özellikle erkek modasına yön veren bir diğer stil ikonu Kanye West ise eylül ayı boyunca zirvedeymiş. Kanye West de taktığı kafes gözlüklerle tüm dünyada yeni bir akım başlatmıştı. Ama bizi en çok ilgilendiren "Bad Romance"in kasım ayındaki liderliği. Lady Gaga marjinal tarzı, ilginç klipleri, kostümleri ve danslarıyla bu yıla damgasını vurduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu. Zaten Bad Romance şarkısına çektiği klipte de adeta hepsi bir araya gelmiş!

Haftanın Hediyesi: Brands for Less

Geçtiğimiz hafta yoğun ilgi gören Brands For Less bu hafta da devam ediyor. Bu haftaki elbise bence muhteşem! Moschino elbise yılbaşı gecesi için ideal. Kazananı şimdiden kıskanıyorum :) S beden bu elbiseyi kapmak için her zamanki gibi tüm gözler cuma günü Kristal Küre'de! :)

22 Aralık 2009 Salı

Queen of Style Vol. 2009 by chaalab

2009 yılına yavaş yavaş bye bye demeye hazırlanırken moda dünyası da enlerini seçmeye devam ediyor. Bu senenin en öne çıkan trendleri neler oldu mesela? 1980 yılların hortlamaya devam eden akımlarından parlak ve pvc taytlar, vatkalar, bol kesim (boyfriend oldu şimdi adı) ceketler pantolonlar… Sonraaa kıyafetlerden aksesuarlarımıza atlayan zımba ve metal detayları ve tabii ki tek omuzlar, tek kollar. Hollywood ise 2009 biterken en stil sahibi ünlüyü seçmek için kolları sıvadı! 20 ünlü isimden hazırlanan listeden seçiminizi yapabilirsiniz. Listede kimler yok ki bu arada? Annesinin kolunda narince salınan, İspanyol kıyafetiyle olsun topuklu ayakkabıları ile olsun bizi hayretler içinde bırakan Suri Cruise’dan, buzlar kraliçesi Victoria Beckham’a. Amerika’nın moda sever first lady’si Michelle Obama’dan, maaile yeni dünyayı birbirine katan Kardashian ailesinden bayan popo Kim’e hatta Madonna’nın son zamanlarda moda tavrı ile dikkat çeken biricik kızı Lourdes Leon’a… Tabii Lady Gaga’sız bir liste olamaz bile! Bu isimlerin çoğunu yakından izleyen bir kişi olarak öncelikle tam listeyi gördüğüm zaman bazı isimleri çok gereksiz buldum ama asıl dikkat ettiğim birkaç kemik kadro isim dışında tarzları ile ön plana çıkan ve bizi moda anlayışı ile peşinden sürükleyen isimlerin her sene ne kadar fazla değişim göstermesi. 2 -3 sene önceydi sanırım moda dergilerinde çok gözde bir söylem vardı “stil ikonu”. Rachel Zoe ya da başka bir stil danışmanından bir iki ay yardım alıp 3 -5 zevkli kombinasyon ile karşımıza çıkan aşağı yukarı herkes kadraja kolayca giriyor ve “ikonlaşıyordu”. Şimdi bu isimlerin çoğunu listelerde görmek zor oldu, neyse ki bu süreçte yurt içinde ve dışında “stil ikonu” söyleminin de altının daha dolu olması gerektiği anlaşıldı. Tam listeye eonline.com sitesi fashion bölümünden ulaşabilirsiniz. Bana fikrimi sorarsanız naçizane, Lourdes Leon, Lady Gaga ve Suri Cruise diyebilirim.(Bu arada listeye sadece Hollywood ünlüleri olarak bakın yoksa 2009’da ön plana çıkmış Alexa Chung, Katie Perry, Julia Restoin Roitfeld gibi başka isimler de olmalıydı tabii). Moda dünyasındaki gelişmeleri izlemek için Kristal Küre’den chaalab’ı izlemeye devam edin!

Ralph Lauren'in Son Eğlencesi

Kendi defilesini seyretmeyi hangimiz istemeyiz? Ralph Lauren ile modelinizi seçin, kombinlerinizi yaratın, müziğinizi ayarlayın ve defilenizin keyfini çıkarın :)

21 Aralık 2009 Pazartesi

Peki 2000'lerin en kötü trendleri?

1)Ünlülerin her işe el attıkları gibi tasarımcılığa da soyunmaları! Evet 2000'li yılların ilk 10'luğunu Hillary Duff'ın parfüm çıkardıktan sonra oyuncak bebek tasarladığı, Jessica Simpson'ın ayakkabı koleksiyonu çıkardığı ve Lindsay Lohan'ın modacı olmaya kalkıştığı (bkz: Beat it LiLo by chaalab) haberleriyle geçirdik. Kaç tanesi kaç pazarda kaç kere başarılı oldu? İşte bu tartışılır. Ama ünlülerin her işe el atarak artık itici ve sinir bozucu hale geldikleri tartışılmaz! 2)Orta yaşlı kadınların genç gözükme çabaları! İşte en iç sıkıştırıcı trend bu olsa gerek! 40 yaşını geçmiş ama hala bakımlı, güzel ve fit olanlara saygımız sonsuz. Ama her sene botoks yaptırarak, vücudunun çeşitli bölgelerinden yağlar aldırarak, kaşlarını kaldırtarak ve genç kız hatta çocuk gibi giyinerek genç görünülmez. Şaşkın ifadeli, nerdeyse ifadesiz suratlar görmekten bıktık. Bir de çocuklarınızın dolabını rahat bırakın, lütfen! 3)Çirkin ayakkabılar Sevgili izleyicilerimiz, alınmaca darılmaca yok. Aşağı yukarı hepimiz giydik ve giyiyoruz ama çirkine çirkin demek de boynumuzun borcu. 2000'lerin ilk 10'luğu, gelmiş geçmiş en çirkin 2 ayakkabı trendine ev sahipliği yaptı. Birincisi UGG'lar ikincisi de yağmur botları. Biri Alf'in ayaklarına, diğeri de balıkçıların vazgeçilmez sarı plastik botlarına benziyor. 4)İkoncanlar İngilizlerin deyimiyle "Bimbo"lar malesef son 10 yılın gözde moda ikonları oldular. Paris Hilton gibi modayla ilgili herhangi bir eğitim almamış, Nicole Richie gibi şatafatlı ve zevksiz, Britney Spears gibi üstüne başına hakim olamayan nicelerini baş tacı yaptık, "tarz"larını taklit ettik. Tabi bunda basının da büyük payı var! 5)Olmazsa olmaz tasarımcı çantaları ve markalar Bugün anneme sordum, 80li yıllarda taklit çanta var mıydı, 90lı yıllarda sokakta sahte LV tezgahları kurulur muydu diye. Çünkü ben böyle birşey hatırlamıyorum. O zamanlar lüks markaları ve tasarımcı çantalarını sadece çok zenginler ve yurt dışına çıkma imkanı olanlar edinirmiş. Şimdi böyle bir çantası olmayan eksik görülüyor! Üstüne üstlük giyecek hiçbirşey bulamadığınızda eşofmanınızın yanına bir LV, Prada, Gucci veya Fendi çanta takmanız yeterli(!) Bu trendlerin 2010lu yıllarda unutulacağına dair bir ışık görülmedi henüz ama yine de iğneyi ünlülere ve medyaya, çuvaldızı da kendimize ;)

Penti'nin Hediyeleri

Sevgili Kristal Küre takipçileri, sizinle önemli bir konuyu paylaşmak istedim. Geçtiğimiz aylar da cuma hediyelerinin konuklarından biri de Penti'ydi. Yaptıkları yarışma sonucunda 2 kişi Penti korse kazandı. Ancak haftalar geçmesine rağmen hediyeleri kazananlara ulaşmamış. Defalarca mail attım. Bazılarına geri dönüş aldım (hemen gönderceğiz gibi) ama çoğuna son zamanlarda cevap bile gelmedi. Penti'nin blogları yakından takip ettiğini biliyorum. Maillerinde belki bir problem vardır diye, bir de sesimi burdan duyurmak istedim çünkü blogları bu kadar yakından takip eden bir markaya farklı bir şeyi yakıştıramıyorum. Umarım en kısa zamanda kazananlar hediyelerine kavuşur.

Sana Özel Fendi

Uzun zamandır kendini hissettiren trend: kişiselleştirme. Artık hiç kimse herkeste olan basmakalıp kıyafetler, aksesuarlar istemiyor. Spor ayakkabılar, kozmetik derken bu moda lüks tüketime de sıçradı. Fendi'nin yeni kiti ile hayalinizdeki Fendi çantayı yaratabilirsiniz. Bana göre değil. Düzgün çantayı bile bozabilirim ama DIY'cılar için muhteşem bi fikir :)

20 Aralık 2009 Pazar

Haftanın konuğu: FLUXUS by chaalab

Haftanın Konuğu: FLUXUS ve Kristal Küre Özel Çekimi. Bu hafta Kristal Küre için Fluxus ile bir sohbet gerçekleştirdik. Fluxus nedir derseniz, bir fotoğrafçı, post prodüktör ve pazarlama iletişimi uzmanın bir araya geldiği, alanlarında fark yaratmayı hedefleyen bir oluşum. Onları farklılaştıran en büyük özellik splash (patlamalı, kırmalı sıvı fotoğrafları) konusunda çok iyi olmaları. Kristal Küre için yaptıları çekimlerde de özel bir konsept yaratarak parlak balon köpükleri ile çalıştılar. Kendilerini, nasıl bu noktaya geldiklerini ve moda fotoğrafçılığına bakışlarını anlayabilmek için bir kaç soru sordum. İşte Fluxus beyin takımı fotoğrafçı Samet Yamak, post prodüktör Cihan Yazıcı ve pazarlama iletişimcisi Volkan Budak, Bakın neler anlattılar... Öncelikle biraz sizi tanıyabilir miyiz? (SY, CY, VB) Fluxus kurulmadan önce neler yapıyordunuz? SY: Fluxus kurulmadan önce Cihan ve ben reklam fotografçılığı ve post prodüksiyon alanında kendimizi yetiştirmek adına sayısı 1500’ü aşkın çekimde (otomotiv, splash, conceptual, portre, location, moda, food, architecture, interior, still life, people, beauty, tekstil, sanayii vb.) birbirini izleyen seneler içersinde kamera asistanliği, reklam fotoğrafçılığı, post prodüktörlük ve görsel yönetmenlik yaptık. Bütün bu emek ve bilgi birikiminin sonunda artık kendi ismimizi duyurmanın zamanı geldiğini düşünürken Volkan ile yollarımız kesişti. CY: Volkan’la yollarımız kesişmeden önce biz zaten Samet ile yaklaşık 3 yıldır ekip olarak full time çalışıyorduk ve kendi adımıza bu piyasada bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Üniversite’den mezun olduktan sonra uluslararası bir kaç ajansta reklam yazarlığı stajı yaptım; klişe gibi gelecek ama fotoğrafa olan tutkum giderek arttı ve kendimi birden bire reklam fotoğrafları çeken profesyonel bir stüdyo içinde buldum. Bu stüdyoda da Samet ile tanıştım ve onun da daha az önce bahsettiği gibi bir çok işte ekip olarak birlikte çalıştık. Daha sonrasında ise kendi adımıza bir şeyler yapmak için yola çıktık ve bu yol sürecimizde bizi iletişim, pazarlama ve yaratıcılık anlamında tamamladığını düşündüğümüz eski arkadaşım olan Volkan da bize katıldı. VB: Cihan’ın da söylediği gibi biz eskiden beri tanışıyorduk; fakat ben onlardan farklı olarak fotoğraf işini hiç bir zaman profesyonel olarak düşünmemiştim. Marmara Üniversitesi’nde pazarlama iletişimi üzerine yüksek lisans yaptım. Yüksek lisansım süresince bir pazarlama iletişim ajansında önce stajyer sonra stratejik planlama ve müşteri temsilcisi olarak çalıştım. Daha sonra 1 yıl kadar kurumsal bir firmanın reklam ve halkla ilişkiler uzmanlığında ve en son sektörde iyi bir yere sahip iletişim ajansında müşteri direktörü oldum ve global ve yerel bir çok firmaya danışmanlık hizmeti verdim. Cihan ve Samet’in ayrılma isteklerini duyunca ve bugüne kadar yaptıkları işleri de görünce “ben de varım” diyerek bu oluşuma marketing bakış açımla dahil oldum ve Fluxus’u hayata geçirdik. Yaptığınız çalışmalar çok özel ve Türkiye’de alanında sayılı isimlerden olduğunuzu biliyoruz. Bunun için ayrıca özel bir eğitim aldınız mı? SY: Yaptığımız çalışmalar konusunda belirttiğimiz gibi büyük bir bilgi ve emek birikimine sahibiz sadece tek bir fotoğrafçıyla çalısmadığımız için farklı dallarda ismini duyurmuş yerli ve özellikle yabancı fotoğrafçıların hepsinden bir şeyler alarak kendimizi geliştirdiğimiz için şu an Türkiye’de tek olmasak da piyasada var olanlar arasında farklı olduğumuzu gösteren çalışmalara imza atmaktayız ve atacağız da. CY: Bu iş için özel bir eğitim almadık. Ancak yoğun ve uzun bir asistanlık dönemi aslında bizim için önemli bir eğitimdi. Bu dönemde zaman zaman Türkiye’ye reklam fotoğrafı çekmek için gelen yabancı fotoğrafçılarla da çalışma imkanı bulduk. Bu da herkesin bulamayacağı bir fırsat, bizim için de iyi bir deneyim oldu. Splash zor bir konu Türkiye’de bunu yapan sayılı fotoğrafçı var ve zor bir teknik. Biraz iddialı gelecek ama bu işi Türkiye’de en iyi başaran olduğumuzu düşünüyoruz. Otomobil çekimi de öyle... Avrupadaki otomobil fotoğrafçılarını yakından takip ediyoruz çünkü bu alandaki trendler günümüzde Avrupa tarafından belirleniyor ancak tabiki bu onları taklit ederek birşeyler üretiyoruz anlamına gelmiyor. Sadece ışığın kullanımı, renk tonları gibi konularda bizim için örnek oluşturuyorlar. SY: Biz fotoğraf teknikleri ve ışığın etkin kullanımı ile bilgisayar başında üretilmiş modellerden farklı olarak fotoğraf çekerek aynı sonuca ulaşıyoruz. Çalışmalarınızı anlatırken “tasarlanmış fikirler” diye bir tanım kullanıyorsunuz bunu biraz açar mısınız? SY: Çalışmalarımızın hepsini bir fikre dayandırarak yapmak istiyoruz. Fotoğraf’a baktığınız zaman gerçekleşmesine imkan vermediğiniz şeylerin fotoğraf karesi olarak karşınıza çıkıyor olması hem bizimle beraber bu piyasa da çalışan insanlarla aramızdaki farkı göstermek hem de çalışmalarımızın nerelere gidebileceğini, olmaz denilen şeylerin fotoğrafla nasıl olur hale geldigini göstermek adına kişisel çalışmalarımızın hepsine bir fikir yüklemeyi tercih ediyoruz. CY: Daha önce yapılmamış şeyleri yapma konusunda oldukça heyecanlıyız bu yönümüz özellikle konsept fotoğraflarımızda ortaya çıkıyor yani bir köpeğin futbol oynaması makarnaların kaynayan bir tencereye koşması gibi. Bu tarz fotoğraflar çekmeden önce aklımıza gelen fikirler arasından bir eleme yaparak yola çıkıp bulduğumuz fikir üzerinde karşılıklı olarak birşeyler katarak ortaya fotoğraflar çıkartıyoruz. Fotoğraf sanatçısı ve post prodüktörlerin beraber çalışmasına alışığız. Ama pazarlama iletişimi uzmanı işin neresinde devreye giriyor? Ekibe neler katıyor? CY: Biz bu işi tamamen profesyonel bir şekilde yapmak için yola çıktık. Dolayısıyla kendi alanında profesyonel kişilerin bir araya gelişiyle ortaya çıkmış bir oluşumuz. Hem fotoğraf çekmek hem post-prodüksiyon çalışmalarını yapmak hem de müşteri ilişkilerini ve pazarlama iletişimini sağlıklı bir şekilde yürütmek tek bir elden yapılacak bir iş değil, çünkü hiç bir şekilde hataya yer olmayan bir iş yapıyoruz. VB: Markaların pazarlama stratejileri doğrultusunda onlar için sıfırdan özel projeler yaratmak, planlamak, yürütmek ve fotoğraflara dönüştürmek Fluxus’u diğerlerinden ayıran ve farklı kılan yapısal bir avantajımızdır. Piyasanın alışık olmadığı ve benim devreye girdiğim asıl nokta budur. Fotoğrafı çekmek ve post prodüksiyonu yapmak dışında en başından en sonuna kadar sürekli devredeyim ben de. Fotoğraf ciddi anlamda marka ve iletişim yönetimi gerektiren bir iş. Önce markamız Fluxus’un konumlandırılması ve pazarlanması var; bunun dışında keyif için çekilen fotoğraflarımız dışındakiler de zaten belirli markalar için çekiliyor. Yani işin özünde sürekli bir marka ve markalar yönetimi söz konusu. En önemlisi de her karenin bir iletişim tarafı var; yani aslında birileri ile iletişim kurmak amacıyla ve birilerine belli bir mesaj vermek amacıyla fotoğraf çekiliyor. Verilmek istenen mesajın kareye doğru aktarılması ve kare üzerinden hedef kitleye ulaşabilmesi için pazarlama iletişimi alanında bir uzmanlığın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Cihan ve Samet fotoğrafçı gözüyle bakarken ve sanatlarını icra ederken ben de pazarlamacı gözüyle bakıyorum ve birbirimizi bu şekilde tamamlıyoruz. Bu sadece fotoğraf karesi bazlı bir yaklaşım da değil; farklı projeler yaratılması ve bu projelerin doğru markalar ile hayata geçirilmesi için ben uğraşıyorum, Cihan ve Samet de fotoğraf teknikleri ile karelerini konuşturuyorlar. Fluxus’a en büyük katkım yarın öbür gün birileri bir fotoğrafımıza baktığında “Fluxus karesidir bu” dedirtebildiğimiz gün, yani fotoğraflarımız da bir marka olduklarında bu oluşum kendini kanıtlamış olacaktır. Gelelim Modaya! Moda fotoğrafçılığı yapmıyorsunuz sanırım. Çalışmlarınızı bu yöne de kaydırmayı düşünüyor musunuz? SY: Tabi ki ilerleyen zaman da moda ile ilgili de insanlar üzerinde çalışmalarımıza baktıkları zaman derin bir etki bırakacak çalışmalarımız olsun istiyoruz. Şu an internet sitemizde ya da portfolyomuz da moda fotoğraflarının olmaması bu anlamda çalışmalarımız olmadığı anlamına gelmiyor, sadece fikirlerimizi henüz hayata geçirme fırsatı bulamadık. CY: Moda fotoğrafı oldukça enteresan bir alan. Sizin dışınızda fotoğrafa etki eden birçok faktör var. Örneğin kostüm, makyaj, saç ve özellikle model. Bunların hepsi ne kadar başarılı olursa ortaya çıkan sonuç da o denli başarılı oluyor bence. Bütün bu iyi olması gereken koşullar sağlandıktan sonra fotoğrafçıya deklanşöre basmak kalıyor. Biz fotoğraf anlamında bunun bir fazlasını yapmak peşindeyiz. Sizce Türkiye’de ve yurtdışında bu işi kimler iyi yapıyor? CY: Özellikle yurt dışındaki fotografçıları teknik ve vizyon olarak kendimize daha yakın hissediyoruz. Staudinger-franke, Douglas Fisher ve Ivo von Renner yakından takip ettigimiz isimler arasında. Moda fotoğrafçısı olarak Rony Sharm ve Richard Warren bizi bu alanda şaşırtan isimler. Son zamanlarda moda adına sizi heyecanlandıran bir çekim gördünüz mü? CY: Açıkçası son zamanlarda bizi heyecanlandıran herhangi bir çekim yok. Ama Oliviero Toscani her zaman yaptıgı işlerle ilgimizi çekiyor diyebiliriz. 1980’li yıllardan itibaren geriye dönüp baktığımızda hatırladığımız çoğu fotoğraf karesi onun, fotoğraf konusunda ikonlaşmış bir isim... Şu an sizin hayallerinizi süsleyen çalışmayı bizimle paylaşır mısınız? SY: Hayalimizdek projeleri zaten oluştukça hayata geçiriyoruz, bizim için koşan makarnalar da bir hayaldi, futbol oynayan köpekler de. Şu an kafamızda şekillenmiş yeni bir proje yok ama oluştuğu zaman zaman kaybetmeden üzerinde çalışmaya başlarız. VB: Kristal Küre’nin yarattığı kıvılcım ile modayı splash ile birleştirmek ilginç olabilir tabii. Kristal Küre’ye ayırdığınız zaman için teşekkür ederiz, tüm bu birikimlerinizi ve tutkunuzu birleştirerek moda alanında da yaratacağınız farklı işleri merakla bekliyoruz. Fluxus hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak için www.fluxusphotography.com

Mascara'nın Yaratıcısından Lash Queen Extravaganza

Ben de yeni öğrendim itiraf ediyorum. Mascara'yı ilk Helena Rubinstein keşfetmiş. Çok da iyi yapmış. Yeni keşfi ise özel siyah pigmentler içeren ve gözlerinize dramatik bir etki bırakan Lash Queen koleksiyonu. Koleksiyonun birer sanat eseri olan, tasarımlarına bayıldım. Demi Moore gitgide gençleşiyor mu?

Bi Bunlara da Göz Atın ;)

Related Posts with Thumbnails